Zafer Blog

İBRAHİM

Sultan İbrahim

 

Osmanlı padişahlarının on sekizincisi ve İslam halifelerinin seksen üçüncüsü. Birinci Ahmed Han ile Mahpeyker Kösem Sultanın oğlu olup, 1615 yılında doğdu. Bu adı taşıyan tek Osmanlı hükümdarıdır.

Ağabeyi Dördüncü Murad’ın ölümünde, hayatta kalan tek Osmanlı şehzadesiydi. Ağabeyinin genç yaşta ölümüne bir türlü inanamadı. Sultan olduğunu bildiren annesine ve paşalara; “Allahü teala, padişah kardeşimin ömrünü uzun etsin. Bize sultanlık lazım değildir. Padişah kardeşimin ömrüne duacıyız.” dedi. Ancak, annesi ve devlet adamlarının ısrarı ile ağabeyi Sultan Dördüncü Murad’ın naşını gördükten sonra taht odasına geçti, Hırka-i Saadet Dairesinden getirilen hazret-i Ömer’in sarığı besmele ile başına sarıldıktan sonra ellerini açtı, ve; “Elhamdülillah, ya Rab! Benim gibi zayıf bir kulunu bu makama layık gördün. Saltanat günlerimde milletimi hoş-hal eyle ve birbirimizden hoşnud kıl” diye dua ederek tahta oturdu (9 Şubat 1640).

Sultan İbrahim Hanın tahta geçtiğinin ilk senesinde Mirgünoğlu hadisesi vuku buldu. Dördüncü Murad’ın İran Seferi sırasında Revan Kalesi kumandanı olan Emir Mirgünoğlu, kalenin fethinden sonra affedilerek Emirgan’da oturmasına müsaade edilmişti (Bugün Emirgan adı bu zatın isminden dolayıdır). Sefih, ayyaş ve ahlaksız bir kimse olan Mirgünoğlu, Sultan Dördüncü Murad’ın ölümünü fırsat bilerek bölücü ve yıkıcı propagandalarla Müslümanları aldatmaya başladı. Bu faaliyetleri üzerine Sultan İbrahim Han, yerinde bir kararla onu idam ettirdi. Hurufiler ve mülhidler, bundan dolayı İbrahim Hana da düşman oldular. Çeşitli iftiralarda bulundular. Öldürülen Mirgünoğlu’nu “Kesikbaş Evliya” diye propaganda aleti yaptılar. Böylece yalan ve uydurma hikayelere inananlar, bu Müslüman Türk sultanına bilmeyerek iftira etmektedirler.

İbrahim Han, bundan sonra dış meseleler ile ilgilenmeye başladı. 1637 yılında, Ruslar tarafından işgal olunan Azak Kalesi üzerine bir ordu gönderdi. Kırım kuvvetlerinin de gelmesi üzerine Ruslar kaleyi teslim ettiler. Almanya sınırında ise, akıncılar, daimi olarak Avusturya’ya akınlar düzenliyorlardı. 1641 yılında düzenlenen akında, Osmanlı akıncıları, Bavyera içlerine kadar ilerledi. Kuzey Bavyera’daki bazı kasabalar, Osmanlı hakimiyetini kabul ettiler. Bu akınlardan büyük zarara uğramaları üzerine İmparator Ferdinand, Osmanlı fetihlerini kabul ederek Zitvatorok Antlaşmasını yeniletmeye muvaffak oldu.

Diğer taraftan, Malta Saint-Jean Şövalyelerinin fırsat buldukça Türk ticaret gemilerine saldırmaları yüzünden, Sultan İbrahim Han, onların en büyük sığınağı olan Girit Adasının fethini emretti. 20 Haziran 1645’te Sakız Adasından denize açılan Osmanlı donanması, 17 Temmuz’da Girit’in Hanya limanını fethetti. Hanya’nın Osmanlılar tarafından fethi, Avrupa’da büyük akisler uyandırdı. Almanya ve İtalya, asker göndererek Venedik’e yardım kararı aldılar. Bu sırada Hanya muhafazasına getirilen Deli Hüseyin Paşa, harekata devamla Resmo Kalesini ele geçirdi. Osmanlı donanması muharebeye devam ederken, Sultan İbrahim’in hal’i olayı meydana geldi.

1647’de Kara Musa Paşanın ölümüyle sadaret makamına getirilen Hezarpare Ahmed Paşanın dikkatsiz ve adaletsiz davranışları, aleyhte büyük bir propaganda ve isyanı beraberinde getirdi. Bu arada Hurufilerin Sultan İbrahim Han aleyhine yaptıkları iftiralar da hedefine ulaşmıştı. Nitekim, Hezarpare Ahmed Paşa aleyhine olarak başlayan isyan, Sultan İbrahim Hanın da tahttan indirilmesiyle sonuçlandı. Tahta, oğlu Dördüncü Mehmed Han çıkarıldı. İsyancılar ve bunların önderi olan Sofu Mehmed Paşa, Sultan İbrahim hayatta durdukça rahat edemeyeceklerini bildiğinden, kendisini şehid ettirdiler (18 Ağustos 1648).

Sultan İbrahim, çok cömert ve lütufkar olup, fakirlere, acizlere ihsanlarda bulunurdu. Devrinde maliye düzeltilip, milletin kıtlık çekmemesi ve israfın önlenmesi için fermanlar çıkarıldı. Beylerin zalim olmaması ve halka zulüm yapmaması için çok dikkat ederdi. Halka zulüm yapan ister idareci, ister halktan bir kişi olsun onunla mücadele eder ve cezasını şiddetle verirdi.

Halkın rahat ve huzurunu her şeyin üzerinde tutardı. Bir gün tebdil-i kıyafetle gezerken fırın önünde ekmek almak için uzun kuyruklar meydana geldiğini gördü. Saraya döner dönmez sadrazama; “Tebaa-i şahanemden hiç birisinin ekmek almak için bir dakika dahi beklemesine rızam yoktur. Bir hoşça mukayyed olasın” diye emretmiştir. Bundan sonra da kuyruklar olmamıştır.

İbrahim Han devrine kadar uzanan Osmanlı kaynaklarının bir tanesi hariç, bu Sultan’ın akli dengesinde bozukluk olduğuna dair hiçbir bilgi yoktur. Karaçelebizade’nin Ravdat-ül-Ebrar kitabında yer alan Sultan’ın aleyhindeki bu yazı, onun, Sultan’ın tahttan indirilmesinde ve öldürülmesinde rolü bulunduğu, kindarlığı ile tanındığındandır. Bu tarih, muteber kabul edilmemektedir. Tarih, Sultan’ın deli olmadığını, iftiralara uğradığını bildirmektedir.

 

 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol